AYDIN HASAN Ankara – Dışişleri Bakanlığı’nın yenilenen internet sitesinin “Sorularla Dış Politika” bölümünde, Ermenistan ile ilişkiler konusunda 1915’teki tehcir uygulamasından soykırım iddialarına kadar uzanan alanlarda geniş bir yer ayrıldı. İddialara açık bir üslup içinde yanıt verilmesi dikkat çekti. Ermenistan ile ilgili bölümde, özetle şu ifadeler yer aldı:
Güney Kafkasya vizyonu
– Türkiye’nin Ermenistan’la ilişkilerini normalleştirme yönündeki iradesi, Türkiye’nin Güney Kafkasya ülkeleri arasında iyi ilişkiler ve iş birliğini öngören geniş vizyonunun bir parçasıdır.
– 1915’te Türkler ve Ermeniler arasında tam olarak ne olduğunu anlamak isteyen birisinin 1915 öncesinde ne yaşandığını araştırması gerekmektedir. Türkler ile Ermeniler Anadolu’da sekiz yüzyıldan fazla bir süre barış içinde yaşamışlardır. Ermeniler Osmanlı toplumuna uyum sağlama konusundaki başarılarından ötürü 19. yüzyıla kadar Millet-i Sadıka olarak isimlendirilmiştir.
Tehcir Kanunu
– 11 Nisan 1915’teki Sarıkamış Harekâtı başarısızlığı sonrasında, Van Ermenileri bu bölgedeki Türkleri katlederek şehrin Ruslar tarafından kısa sürede ve kolayca işgal edilebilmesine yol açan ve Van’daki Ermenilerce çıkartılan ikinci isyan niteliği taşıyan genel bir ayaklanma başlatmıştır. Sonuç olarak, Osmanlı Hükümeti 27 Mayıs 1915 tarihinde Tehcir Kanunu’nu çıkartmış, askeri açıdan stratejik konuma sahip yerlerde yaşayan Ermeniler savaş bölgesinden uzak diğer bölgelere sevk edilmiştir. Askeri tarih uzmanları, askeri gereklilikler ve ayrılıkçı hareketlerin yarattığı tehditler nedeniyle Osmanlı Hükümeti’nin 27 Mayıs 1915 tarihli Tehcir Kanunu’nu kabul etmek zorunda kaldığını belirtmektedir.
– Ermenilerin nakledilmesine gerekli hazırlıklar yapıldıktan sonra başlanmıştır. Bu esnada, askeri harekâtların icra edildiği bölgenin dışında yaşayan Ermeniler bahse konu tehcir kapsamına alınmamıştır. Böylece, İstanbul, Kütahya ve Aydın gibi şehirlerde yaşayan Ermeniler Tehcir Kanunu’ndan etkilenmemiştir. Bu nedenle, Osmanlı Hükümeti tarafından alınan karar herhangi bir ideolojinin uzantısı değildir.
Kafilelere saldırılar
– Tüm bu tedbirlere rağmen, savaş koşulları, yerel çeteler, yağma, yerel düzeydeki nefret ve intikam duyguları gibi faktörler nakledilen Ermeni kafilelere saldırılara yol açmıştır. Osmanlı Hükümeti bu tür olayları önleyebilmek adına çaba sarf etmiş ve nitekim devlet otoritesinin görece daha hâkim olduğu bölgelerdeki Ermeni kafilelere karşı yapılan saldırılar oldukça sınırlı düzeyde kalmıştır. Savaş koşullarında gıda ve diğer yaşamsal malzemelerin yetersizliği, zor iklim şartları ve tifüs gibi salgın hastalıkların yayılması da can kayıplarının artmasına neden olmuştur. Esasen, söz konusu süreç tüm Anadolu halklarının aynı kaderi paylaştığı bir dönem olup, Birinci Dünya Savaşı boyunca Anadolu’da çoğunluğu Müslüman sivil olan 3 milyon insan hayatını kaybetmiştir. Ayrıca, 1914 ve 1922 yılları arasında Ermeni çeteleri elinde can veren insanların sayısı 524.000’e yaklaşmıştır.
300 bine yakın ölüm
– 1914’te yapılan son Osmanlı nüfus sayımı verilerine göre nüfus sayımı sırasında Osmanlı toprakları üzerinde yaşayan Ermeni nüfusu toplam 1 milyon 295 bindir. Askeri gereklilik çerçevesinde geçici bir süre için tehcire tabi tutulan Ermenilerin toplam sayısının 702 bin 900 civarında olduğu tahmin edilmektedir. Tehcire tabi tutulan Ermenilerin tümünün katledildiği ve yok edildiği iddiaları doğru olmaktan uzak olduğu kadar tarihsel gerçeklerle ve tarafsızlıklar bağdaşmamaktadır. 2. Dünya Savaşı’nın hemen ertesinde, Ermeni diasporasının radikal unsurları tehcire tabi tutulan Ermenilerden hayatını kaybedenlerin sayısının 600.000 olduğunu iddia etmeye başlamış, daha sonra bu sayı önce 800.000’e ardından 1.5-2 milyona kadar çıkmıştır. Talat Paşa, İttihat ve Terakki Komite’sinin 1 Kasım 1918 tarihinde gerçekleştirilen son toplantısında yaptığı konuşmada, ölen Ermenilerin toplam sayısının 300.000 civarında olduğunu ileri sürmüştür. Ermeni bağımsızlık hareketinin önde gelen şahsiyetlerinden Bogos Nubar Paşa, 1918’de Paris Barış Konferans’ındaki konuşmasında 280 bin Ermeni’nin Birinci Dünya Savaşı sonrasında ülkede kaldığını ve 700 bin Ermeni’nin diğer ülkelere gittiğini belirtmiştir. Bahse konu veriler, Birinci Dünya Savaşı boyunca 300 bine yakın Ermeni’nin hayatını kaybettiği değerlendirmesiyle örtüşmektedir.
‘Tarihçiler incelesin’ çağrısı
“1915 olaylarına ilişkin Türk ve Ermeni milletlerinin hafızaları arasında bir anlaşmazlık bulunmaktadır” denilen açıklamada “Türkiye’nin kendi hafızalarını diğerlerine dayatma gibi bir amacı bulunmamaktadır. Bununla birlikte, hiçbir kesimin de kendi hafızasını Türkiye’ye dayatma gibi bir hakkı yoktur” ifadeleri kullanıldı. Türkiye Cumhuriyeti’nin 1915 Olaylarının tarihçiler tarafından incelenmesi gerektiği düşüncesini desteklediği belirtilerek gelişmiş bir katalog ve arşiv kayıt sistemine sahip Devlet Arşivleri Başkanlığı’nda araştırma yapmak isteyen kişilerin başvuru usulüne ve başvuru dokümanlarına devletarsivleri.gov.tr adresinden ulaşabileceği kaydedildi.
Ermenilerin Osmanlı’da aldığı görevler
– Dışişleri Bakanlığı Osmanlı Dönemi’nde 29 Ermeni’nin “paşa” olarak en üst düzey idari görevlerde bulunduğunu belirterek şu bilgileri paylaştı: 22 Ermeni, aralarında Dışişleri, Maliye, Ticaret, Bayındırlık, Posta ve Telgraf bakanlıklarının yer aldığı makamlarda bakan olarak görev almış (örneğin; 1912-1913 yıllarında Ermeni kökenli Gabriel Noradunkyan Dışişleri Bakanlığı yapmıştır); birçok Ermeni tarım, nüfus sayımı ve iktisadi kalkınma alanları dâhil çeşitli işlevlere sahip idari birimlere başkanlık etmiş; 1876 sonrası Osmanlı Mebusan Meclisi’ne 33 Ermeni milletvekili seçilmiş; 7 Ermeni büyükelçi ve 11 başkonsolos ile konsolos Osmanlı diplomasi teşkilatında hizmet etmiş; Ermeni kökenli 11 üniversite öğretim üyesi Osmanlı akademik yaşamına değerli katkılar sağlamıştır.